30 Mayıs 2011 Pazartesi

İnsanlar hatalarını bastırmaya göğüs kafesinden başlıyor.Hatalı insanın göğüs kafesi yerinde duramıyor ne yazıkki.Aklındaki gelgitler,kafeste dalgalanma oluşturup,hafif hareret sağlayıp terletiyor insanı.İnsan terin etkisiyle mayışmakta,yerini mayhoş bir tada bırakmakta.Bu dalgınlık,durgunluk ve huzursuzluk halleri,kafeste biraz olsun dinginleşmeye ve durağan konuma geçmeyi sağlıyor.Sonra anlıyorum ki insan mutsuz,Benimde kafesim biraz olsun üzülüyor,Fakat sonra diyor .Tamam neyse..İşte bu hatalı insan son bir aydır böyle ve ben onun için hala üzülüyorum ..
Tug-c-ce

27 Mayıs 2011 Cuma

Uçurum bir köpeğin tasması,bir babanın ağlayışı bir çocuğun çığlıkları ve çirkin kadınların çıplaklığı ..Kalın dudaklarının ardında  sigara içen dumanlı kadınlar; Geceleri,babalarına benzeyen adamları beklerler,sahip olduklarına ,verdiklerine ve geçmişlerine ağlarlar.Ve hiçbir adam duymaz onları.Babaları bile ..Artık vakit zor kadın olma vaktidir .
Tugce.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Tanrı mı istiyorsun . Al sana Tanrı.

başlığa bakıp da "el hareketi mi çekti la bu?" gibi bir soru oluşturmanı istemem o keseli kurtlu afyonlu kafanda.kafama inen kelime grubu "siktir et" . bu  aslında terbiyesizce ve yadırganımsı bir kelime grubu değildir bence. İnsanları ürküten ve gıcıklayan tarafı "siktir-mek-" olayıdır. siktir et aslında tam bir yaşam felsefesidir ve Tanrı'yla azıcık kafa patlatıldığında ve çikolatasız mideyle düşününce bağdaşlaştırılabilir. "Siktir et" in temelinde saf Anarşi yatar ve Anarşi ise eski Yunanca( her şey eski yunancadan gelme zati)'da  "Anarchos" dan gelir. ve Tanrı'ya atfedilmiştir. Alkolsüz bira yani bizimkisi. Her "siktir et" deyişimde buna gülerim ve güldüğüme de "Siktir et "derim.

Git şimdi meditasyon yap ,sandalet giy, saksafon çal.

Gulnaz :.

22 Mayıs 2011 Pazar

Bazen

Elimi eteğimi çekmeye çalıştığım eroinman arkadaşım,geçenlerde resmimi çizmiş.Gördüğüm andaki duygularımı  aktarabileceğimi sanmıyorum.Garip oluyo insan.Kafası iyi olmayan bana böyle hissettirip kafamı iyileştirmemişti.Şu kafamın içindekilere bir göz atmak lazım .Garip oluyo insan.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

evribadi iz bomcas.


Gördüm ki  sevgili T.'m ben gittiğimde buralara salmış kendini bir de fiziğe. Gurbet gurbet kötü derlerdi de inanmazdım. İnsan sevdiğini  sevdiceğini canını ciğerini gözünü götünü "göbeğini" arkada bırakınca deli gibi manyıyomuş. İlk altı gün 3 yıldır vermeye çalıştığım kilolaların hepiciğini verdim gavurun memleketinde.sonrasına dayanamadım açlığa dayadım günde 3 öğün hamburgeri Hesburger senin Mc Donald's benim yedim durdum ve yine aynı kilomdayım. hatta az bile kilo almışım zayıfladığımı söylüyolar. Her neyse bardağımızın boş tarafını herkesi görmesine gerek yok. Tavuğun en mükemmeli orada yapılıyor arkadaş. ama sarmaya asla el süremezler o konuda annemin eline su hava toprak taş kum dökecek adamın alnını karışlarım .Jack Daniel's geldiğim gece bitti. Topluca dibine furduk. Absolut'um hala duruyor onu da hüpletirik bi gün. Diğer yazılarıma göre pek kültürlü ve imla kurallarına uygun yazdığımı söyleyemem ama buna "Kültür Şoku" adlı mazeret kılıfını uydurabiliriz. sonrasını sonra yazarım sonra sonralamayı bırakırımbelki sonra görüşürüz.

O en değerli ( T.'den sonra)

Çoli .
Çoli ne ya? sorusunu duyar gibiyim.Çoli'inin sevgili TDK'mizde bir anlamı yok.Ama canım ciğerim T.'mle bize çok şey ifade ediyor.Hayatımızın bir parçası. Kendisi aslında ilk önce bir böceğe koyduğum addı fakat sonra soyutsal ve ilahi bir şeye dönüştü ve en değerlimiz oldu.
Herşey çevremdeki insanalrdan bunaldığım tepemin tasının titrediği ve atmak üzere olduğu bir perşembe günü oldu.Çok bunaltıcı ve uykulu edebiyat, fizik v.s nin ardından ürkütücü derecede sessiz ve yamuk yumuk inşa edilmiş evler ve apartmanlarla dolu ormannın içinde yazın gece üçten sonra  yaban domuzlarının bastığı lojmanın otobüslerinden birine kendimi attım .
Ve en nefret ettiğim şeylerden ikisi arasında seçim yapmak zorunda kaldım . Ya o sürekli boş boş konuşan  cakkıdı cakkıdı sakız çiğneyen lojman kaşarlarndan birinin yanına oturacaktım ya da otobüs pencerelerinin birleşim noktası tam da görüş açımda olan ve bacakalrımın sığmadığı  boş çift kişilik koltuğa oturacaktım.
 İnsanlarla pek kaynaşamayan ruhsal problemleri olan bir metalsever kız olarak görülen ben tabiki de çift kişilik bölmeme  balıklama daldım. Garbage 'dan It's All Over But The Crying açtım ve depresif trenlerde yolculuk yaparken gözüme kahverengi oldukça garip bir böcek ilişti.
Normal biri "böcek işte la" deyip geçerdi buna ama ben onu izledim izlerken yanıma yaşlı bir teyze oturdu öndeki kadınla selülit muhabbeti yapıyorlardı. Farkettim ki sevgili böceğim de benim gibi o çıldırmış insanlardan kaçıyordu.İşte o an dedim ki dünyada beni anlayabilen ikincimi buldum ve bundan sonra senin adın Çoli olsun .
Çoli'mle çok iyi anlaştık. O cama tırmanıp karçam uçmak istiyordu. Bende otobüs camını acil durum çekiciyle kırıp " Savulum laan II. A bdülhamit'i kendime alıyorum 12 Adayı da Yunanistana vermiyorum ulannn!!" diye camdan atlamak istiyordum.Ama tabiki o otobüs sarsıntısıyla kayıp baştan başlıyordu . Bende o her düştüğünde başka gezegenlerde dolaşıyordum ve birden
Çoli'm hangi cibiliyetsiz bir katil pislik mikrobun çıkarttığı camla otobüsün kolonunu birleştiren silikonu çıkardıysa o boşluğa düştü.Ya dayanamadı artık bu işkenceye ya da gerçekten ayağı kaydı düştü o pis karanlık boşluğa. Geri çıkar diye ümit ettim peçeyle yardım etmek için uzattığımda mora çalan yeşil kanı geldi ellerime . Yıkıldım tükendim bir insanın umutlarıyla böyle oynayan bir tanrıyla karşılaşmamıştım hiç. İlk önce umutlandırıp sevinç hayat veip sonra bir çırpıda onları elimden almak. Çoli bizim herşeyimizdi . Şu an evimdeki bütün eşyalrın adı Çoli, Çoli1, Çoli 2 .... dir.
Güka

17 Mayıs 2011 Salı

Doyumsuz Tatlar


Şimdi  bugün öğünlerden hariç,vücuduma giren besinlerin kronolojsini ,tüketim alanlarını ve besin değerlerini ölçelim.Sabah bir bardak ballı süt.(Zihin aç ,zihin temizle ,beyin iç ,beyin tüket)öğlen Haşhaşlı çörek (mağlesef ,haşhaş kafa yapıyor beyninizi açın ve dinleyin beni ) Okuldan gelince.-yok.Okuldan gelemedim .Arada 300 kaloriye sahip dondurma yedim.Sırf bu yüzden şehiriçlerini hızlı bir şekilde iç çekerek geride bırakırken,bir saatlik yol yürüdüm.Akıl benim,cezamı  ayaklarım çekiyor.Canımda dondurma canım. Güya evde yemek yemiycem tirplerine girdim,Yol boyunca.Eve gelince garip bir şey oldu (Bir anlatabilsem). Makarna yedim bir tabak,yanınada avutsun diye brokoli.Ama insan oğlu aç tabi.Saat dokuz gibi.Browni yedim , saat on gibi tekrar browni yedim.Şu an doydum.Aldığım kalori kaçtır bilmiyorum ama bunu da snıfta ben diyete girişmişken orgazm oluyor gibi browni yiyenlere itaf ediyorum.Yarından tezi yok diyetteyim.Beynimi çelmeyin,brownilerinizi cebinizde saklayın.Aç değilim artık.Aç değillii..Buzdolabında tiramisu mu vardı yaa.Ney se sonra görüüüş…





4 Mayıs 2011 Çarşamba

Sevgili Topp

Bugün kü konumuz top.Bunu biraz irdeleyelim.Nedir top,kıyısı köşesi olmayan,cücükken oynadığımız,türleri boy boy olan yuvarlak,dünya misali,içi dolu boş bir şey değimlidir.Benim küçükken hiç topum olmadı,o ayrı.Bebekken bizler sevinç ünlemi verirdik gördüğümüz an,işte benim o yehhuehuh.Biraz büyüdük,5 ,6 yaşlarına geldik.Mahalle sahalarında karşılaştık.En çetin savaşlarımızı onunla yaptık.Ve en çok içimizde (İtilmek yada kabul edilmek olgusu )Ayakkabılarımızı eskittik,ama umrumuzda değil.Top hayattı ,candı.Canandı.Gol atıp Canana hava atmaktı.Ergenlik evresinide voleybola attık.Azmı oynadık,oynardık.Vee büyüdük ki.O hiçte kolay olmadı. Ben mesela büyüdüğüme inandığım bir an topun tenis olanıyla tanıştım.Çok iticiydi.Tak diye lafını kordu.Terkediliş ve öyküsünü de anlatırım bi ara.Sonra topun çeşitli meziyetlerini gördük.Meğer ne cevhermiş.İnsanlar ona buna anlam yüklemişler.Kimisi cahilliğinden kimisi,zeka şeyinden.Ama her birimiz aynı kapıya çıkmışız ki.Top dediğin yuvarlaktır,Önümüze bakarız,Arkayı kollamayız.Sonra maymuna döneriz.Üçkenarlarımızla üç maymunu oynarız.Madem oynarız,Dönerizde .E dönüyoruz abi.Topa benzedik ulan.Nereye gidiyoz ki? Alla alla.Bir cisim geçti bak.Aaa Can bana bakıyor.Topik dedi lan.Oğlum noluyoooooe?Alırım Topunu,Gel lan buraya,topla olum elemanları,yürüyün gidiyoruz,topp,top too. Senin topuna korum,.lan tospaaa.To..  Hoba –Demekki .Neymişiz abi Topmuşuğuuz.Dönekmişiz,en beterinden dönermişiz.Karda yürür yarıçapımızı belli etmezmişiz..Topumuzu toplayacaklar da toptan ruhumuz duymayacak.Sessiz kalmayın!
Topsuz günlere..

2 Mayıs 2011 Pazartesi

jısj

Günlük havasına bürünsün istemiyorum fakat,bugün müzikle iç içe olmak bambaşkaydı.Nurişin gözlerinde gördüğüm ışığı bileklerimde hissettim.Kessem ışıl ışıl parlardı herhalde.Tanrım bu kız şaşırttı beni bugün.Ayrıca kısmen de olsa birisine kendimi tam anlamıyla ifade edebilme imkanı buldum.Sonra huzur doldum.Bu yazıyı tekrar başa sarıp okuduğumda feci ergen havası koklayabilirim ama ,şimdilik imkanlarımız budur.Uzaklardan çok daha farklılarını yazabilirim umarım.Uzaklar size yakın bana bütün ,ona yazık olur .Salı günleri delice yürümek zorundayım.Göbecik beni sever,bende onu.Ama dedik ya imkan böyle ,yapıcakta bir halt yok.Beböş gidince yalnız hissediyorum ,sık güncellemenin kaynağı budur herhalde.Düzgün kelimeleri falan aramıyorum artık.Dilin ne işlevi varsa ,yerine getiriyorum.Dil insanın silahıdır.Dilim kaygan ve bir o kadar kapaklı.Fermuarını da açarlar birgün ,neyse .İpide keserler,cambazıda oynatırlar.Ama gel gör ki taş yerinden kalkmıyor.GEBER LAN GÖBEK!